(Yıl: 1945) Rus zulmünden kaçan Türk kökenli (Kırım, Kazak, Özbek, Kırgız, Azerî ve Ahıska) beş yüz kadar mülteci Türkiye'ye sığınmış, bunun üzerine Rus Hükümeti Türkiye'den bunların kendilerine teslimini talep etmişti.
Bu Rus talebini müzakere eden o zamanki Hey'et-i Vekile (Bakanlar Kurulu) de 'Umumi Ceza Hukuku'nun bu* kaidesine uyarak, Rusya'ya, zikri geçen mültecilerin iade edilmemesini kararlaştırmıştı. Fakat ilerleyen günlerde, Inönü bu kararı bozmuş, Hey'et-i Vekile kararına rağmen mültecilerin Rusya'ya iadesi emrini çıkarttırmıştır.
Mülteciler, bu karar karşısında feryad-ı figân kopararak:
"Bizi siz öldürün fakat Moskofa teslim etmeyin!" diye yalvarmışlar, birçokları kendilerini trenden aşağıya atarak intihar etmek istemişlerdir. Bunların Rusya'ya teslim işine nezaret eden Türk subayı, gördüğü bu feci manzaraya daha fazla tahammül edemeyerek derhal bir yıldırım telgrafla hükümete bunların avdet etmek istemeyip intihara teşebbüs ettiklerini bu sebeple teslim kararının durdurulmasını taleb etmiştir.
Fakat Türkiye'nin o günkü diktatörü Ismet Inönü, bu zavallıların Rusya'ya tesliminde ısrar etmiştir. Bu suretle Ruslar'a iade edilen beş yüz Türk kökenli mülteci, onları teslim eden Türk subayının gözü önünde Serder Abad Barajının öte yakasında toptan kurşuna dizilmişlerdir.
Kaynak: TBMM Zabıt Ceridesi, dönem 9, cild 9, Içtima 101, 18.07.1951, sayfa 203.
*Bahsi geçen kaide: "Beynelmilel kaidelere göre hiç bir devlet, siyasi bir suçluyu diğer devlete iade ve teslim etmez."
**Bu hadise bilâhare Demokrat Parti Devri'nde Mebus Şevket Mocan'ın teşebbüsü ile (18.07.1951 tarihli) Büyük Millet Meclisi'ndeki münakaşa ve müzakerelerle ortaya çıkmıştır.